Eski toprak sayılırız buralarda. Dile kolay, 50 yıl evvel Tat ile başladık ekime. 

Onca yılın bana öğrettiği bir şey var; bu işin garantisi yok. Her güneş doğuşunda çiftçilik yeniden başlar.
Her sabah başka bir sürprize uyanırsın. Yataktan kalkınca ilk iş havaya bakarsın, iyi mi kötü mü? Sabah gidersin, domates havasını, toprağını sevmiş mi ona bakarsın. Büyüdüğünü gözlerinle görürsün. Bir elini sürersin, mis gibi kokar. Her gün onun başına gitmedik mi içimiz rahat etmez. Her sırayı tek tek gezmeden olmaz. O yüzden bütün dikkatimizi veririz mahsulü yetiştirirken. İnanın evlatlarımızla bu kadar ilgilenmedik onlarla ilgilendiğimiz kadar.

En çok da neyi severim biliyor musun? Bir sabah gidersin tarlaya. İlk kızaran domatesi görürsün. İçi içine sığmaz insanın, yüzde bir gülümseme. Hemen onu yiyesin gelir zaten ama kıyamazsın. Sonra teker teker bütün tarla kıpkırmızı olur, sen de verdiğin emeklerin karşılığını alırsın.

Artık bizim oğlana bırakıyorum yavaş yavaş. Gerçi yine uzak kalamam domateslerden. Her sezona başlarken tarlam bir oğluma bir de Tat’a emanet. Bundan sonra da herhalde böyle devam edecek.